MUTLULUĞUN SIRLARI
Hayatta Bir Amaca Sahip Olmak
İNSANLAR OLARAK BİRÇOK YÖNDEN EŞSİZİZ: YAZI YAZIYORUZ, RESİM YAPIYORUZ, ÜRETİYORUZ VE YAŞAMLA İLGİLİ ÖNEMLİ SORULAR ÜZERİNDE DÜŞÜNÜYORUZ. Evren neden var? Nasıl var olduk? Hayatın amacı nedir? Gelecekte bizi neler bekliyor?
Bazıları bu soruları sormaktan kaçınıyor, çünkü cevapları bulmanın imkânsız olduğunu düşünüyor. Bazıları da yaşamın evrim sonucu rastgele meydana geldiğine inandığından böyle soruları anlamsız buluyor. Tarih ve biyoloji profesörü William Provine şöyle dedi: “Hiçbir tanrı ve hiçbir amaç yok. . . . . Ahlak kurallarının dayandığı bir temel yok, yaşamın bir anlamı yok.”
Fakat böyle bir görüşe katılmayanlar da var. Onlar evrenin kusursuz şekilde işleyen ve zekice tasarlanmış yasalarla yönetildiğini görüyor. Doğadaki etkileyici tasarımlara hayran kalıyorlar, hatta kimileri bu tasarımları taklit ederek çeşitli ürünler üretiyor. Ayrıca her gün etraflarında gördükleri karmaşık tasarımlar onlara bunların kendi kendine oluşmadığını, aksine zekâ sahibi biri tarafından tasarlandığını hatırlatıyor.
Bunu fark eden bazı evrimciler görüşlerini yeniden gözden geçirmeye karar verdi. İki örnek görelim.
BEYİN VE SİNİR CERRAHI DR. ALEKSEY MARNOV. Şöyle diyor: “Gittiğim okullarda bana ateizm ve evrim öğretildi. Tanrı’ya inanan herkes cahil olarak görülürdü.” Fakat 1990 yılında Aleksey’in görüşü değişmeye başladı.
Şöyle anlatıyor: “Her şeyin ardında mantıklı bir neden arardım. Örneğin insan beyni. Bu muhteşem organ, bilinen evrendeki en karmaşık yapı olarak adlandırılır. Peki beynimiz bilgi ve beceri edinmesi, biz ölünce de işlevlerini kaybetmesi için mi tasarlanmıştı? Bu çok mantıksızdı. ‘Neden varız? Yaşamın amacı ne?’ diye düşünmeye başladım. Bu konu üzerinde uzun uzun düşündükten sonra bir Yaratıcının olması gerektiği sonucuna vardım.”
Aleksey yaşamın amacını bulmaya çalışırken Kutsal Kitabı araştırmaya başladı. Daha sonra, kendisi gibi ateist bir doktor olan eşi de Kutsal Kitabı incelemeye başladı. İlk başta amacı kocasına yanıldığını göstermekti. Fakat onlar Kutsal Yazılardan Tanrı’nın insanlıkla ilgili bir amacı olduğunu öğrendiler ve şu anda ikisi de Tanrı’ya inanıyor.
BİLİM İNSANI DR. HUABİ YİN. Huabi Yin fizik okudu ve maddenin dördüncü hali olarak kabul edilen plazma üzerine yıllarca araştırmalar yaptı. Plazma, büyük oranda elektronlardan ve artı yüklü iyonlardan oluşur. Örneğin Güneş plazma halindedir.
Huabi şöyle diyor: “Biz bilim insanları ne zaman evrenle ilgili bir araştırma yapsak, kusursuz şekilde işleyen yasaların oluşturduğu büyük bir düzen görüyoruz. Kendi kendime ‘Bu yasalar nasıl oluştu?’ diye düşünürdüm. ‘Basit bir ocağın bile ısısını dikkatle ayarlamak gerekiyorsa, Güneş’in ısısını kontrol eden yasalardan kim sorumlu?’ Sonunda en mantıklı cevabın Kutsal Kitabın ilk cümlesinde bulunduğu sonucuna vardım: ‘Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı’” (Başlangıç 1:1).
Elbette bilim birçok şeyin nasıl işlediğini açıklar. Örneğin şu gibi sorulara cevap verir: Beyin hücreleri nasıl çalışır? Güneş nasıl ısı ve ışık üretir? Kutsal Kitap ise Aleksey ve Huabi’nin fark ettiği gibi çok daha önemli sorulara cevap verir ve bize nedenleri açıklar. Örneğin evren neden var? Neden yasalarla yönetiliyor? Neden varız?
Kutsal Kitap şöyle der: ‘Tanrı, yeryüzünü boş yere yaratmadı, üzerinde oturulsun diye ona şekil verdi’ (İşaya 45:18). Evet, Tanrı’nın yeryüzüyle ilgili bir amacı var ve sonraki makalenin göstereceği gibi bu amaç gelecekle ilgili ümidimizle yakından bağlantılıdır.